Home / News / YAZARLAR / Mehmet Gök / Ümmetin Satılığa Çıkarıldığının Belgesi; Lozan
islam devleti default

Ümmetin Satılığa Çıkarıldığının Belgesi; Lozan

               Ümmetin Satılığa Çıkarıldığının Belgesi; Lozan  Mehmet GÖK Türkiye ve İslam beldelerinin tümünde siyasi, kültürel, ahlaki vb. gelişmeler o kadar hızlı değişmesine ve yozlaşmasına rağmen; değişmeyen bir olay var ki o da tarih ve tarihe bakıştır. Tarihe bakış öyle bir duruma gelmiş ki; tarihi olaylar sadece belli günler dile getirilip üstü kapatılıyor. Nisan ayın da en çok konuşulan konu Kutlu doğum haftası olmuştu. Nisan ayından sonra Allah Resulü unutulmaya başlanmıştı.

Bizim Allah Resulünü sadece bir Nisan ayı itibariyle değil de, günün 24 saati, ayın 30 günü ve yılın 365 günü dile getirmemiz gerekmez mi? Allah Resulü o kadar Muntazam derece Mükemmel bir Resul ki; bütün denizler mürekkep olsa, bütün ağaçlar kalem olsa, bütün yeryüzü sayfa olsa bile yine anlatmamız şüphesiz kifayetsizdir. Bu eşi ve benzeri olmayan Resulü sadece Nisan ayında dile getirmemiz doğru mudur?  Nisan ayında da  Allah Resulünün sadece ahlaki ve gül peygamberi olarak dile getirildi. Allah Resulünün; devlet başkanlığı; siyasi, hukuki, cezai vb. yönleri dile getirilmedi, getirenlerde bir elin parmağını geçemediler. İş böyle olunca Tarihe mal olmuş olay ve olgular sadece belli günler dile getirilip unutuluyor, unutulmak isteniyor. Bunu Mayıs ayında fatih, fetih, Ayasofya ve 19 Mayıs Masalında da gördük.

Bunlar gibi sadece belli gün ve aylarda dile getirilen bir tarih olay da Lozan’dır. Üstü kapatılan ya da kapatılmak istenen çok büyük bir ihanetin belgesi aslında Lozan. İslam ümmeti bu ihanet antlaşmasını görmeli artık ve ihanetle batı, batıl devletlere verildiği her şeyi geri almalıdır. Bu her şeydeki kastımız nedir acaba?

İsterseniz Lozan’da başlayıp hilafetin ilga edilmesi ve günümüze ümmetin genel durumunu analiz edelim birlikte.

Yakın tarihi olayları ve ümmetin son dönemdeki ihanetlere nasıl maruz kaldığını çok farklı yazı başlığında kaleme aldık. İsteyen kardeşlerimiz bu yakın tarihin kara deliklerini anlamak ve öğrenmek için kaleme aldığımız “Sekülerizm Tarihinde Kemalist Türkiye” Yazımıza bakabilir. Osmanlı Hilafet Devletinin nasıl ve kimler tarafından yıkıldığını çok detaylı bir şekilde bu yazımız da anlattığımız için bu tarihi olaya girmeyeceğim. Vahdettin, M. Kemal, Kuvai millîye tarihi olayını da; “19 Mayıs Masalı” ve “Vahdettin Hain miydi” yazılarımızda dile getirdiğimiz için bu tarihi olayları da anlatmadan Lozan’a geçeceğin, dileyen bu sayfamızda yazılarımıza bakabilir.

İngilizler; İstanbul ve Ankara hükümetlerini birlikte Lozan antlaşmasına çağırarak, Ankara hükümetinin atacağı her adımın halkın gözünde yasal olmasını sağlamak istediler. M. Kemalde Lozan’a İsmet paşayı meclise danışmadan göndermişti. Lozan’da dönen İsmet İnönü’yü, Eskişehir tren garında M. Kemal ve Latife hanım karşılar. M. Kemal İnönü’ye; İngilizler bizden ne istediler diye sorunca? İnönü; 4 büyük madde istediler. Bunlar: 1) Hilafet ilga edilmeli 2) Halifenin malına el konulmalı 3) Halife ve ailesi yurt dışına gönderilmeli 4) Türkiye Laik Cumhuriyet olmalıdır. ( Latife Hanım: Lozan Antlaşması ve Gizli Maddeler Anı kitabı) Bu büyük maddelerin yanında İslam coğrafyasının itilaf devletlerine verilmesini de istediler tabi. İsmet Paşa Ümmetin coğrafyanın sattığını söyle anlatır: Toprak meselelerinde kendi zararımıza ve müttefiklerin lehine kararlar aldık. Azınlıklar meselesini müttefiklerin dilediği gibi hallettik. Boğazların serbestliğini kabul ettik. Düyun-u Umumiye yönetiminin faaliyetinin devamına razı olduk. (A.N. Karaca Lozan.)

Peki, bu yukardaki ihanet maddeleri ve İslam coğrafyanın birbirinden koparılması nasıl gerçekleşecekti?

Ankara hükümeti birinci Büyük Millet Meclisinde gereken çoğunluğa sahip değildi, bunun için birinci Büyük Millet Meclisi lağvedip ikinci Büyük Millet Meclisini açtılar. ikinci Meclis açılır açılmaz Saltanatı ilga ettiler.

Ankara, 1922′de Saltanatı kaldırmış ama Hilafete ve Osmanlı hanedanına dokunmaya cesaret edememişti. Çünkü K. Karabekir gibi muhalif paşalar, İstanbul basını, Osmanlı döneminden kalma siyasetçiler ile Osmanlı hanedanı, Hilafeti kendilerine siper yapmışlar, onun arkasından muhalefetlerini örgütlemeye çalışıyorlardı. Bunu çok iyi bilen M. Kemal, İsmet İnönü ve diğer Kemalistler İslam aleyhinde konuşmaya başladılar. Kuvayı Milliye’nin gerçek Kahramanı Kazım Karabekir, İsmet İnönü’n Lozan’dan döndükten sonra böyle davrandıklarını çok iyi biliyordu.

Bir diğer gerçek; Ankara hükümetinin Tek terdi Lozan da tanınmak istemeleriydi. Bu tanınmak meselesi kaygısı içinde kıvranan Ankara, bir tür ‘korsan’ devlet olarak yaşamak istemiyor ve mutlaka Lozan’da imzayla dönmek istiyordu. İmzayla dönmenin temel kriteri Osmanlı hilafet devletinin dininin İslam ve yönetiminin Hilafet olmasında kurtulmaları gerekiyordu. Ondan bu iki unsurdan kurtulmalıydılar. Yoksa uluslar arası arena da tanınmaları imkansızdı.

1924 yılına girilirken Türkiye henüz uluslararası planda tanınmış bir devlet değildi. Ne Lozan Antlaşması İtilaf devletleri tarafından onaylanmıştı, ne de ‘Ankara hükümeti’ Cemiyet-i Akvam ’da devlet sıfatıyla tescil edilmişti. Kemalistler Lozan’da istenen Yukarda ki maddeleri kabul etmeyip, hilafetin ilgasının İngilizlerin değil de kendilerinin isteğini söylerler. Acaba Kemalistlerin efendisi olan İngilizler öyle mi der?

Hilafetin ilgasını İngilizler Lozan’dan beri biliyor ve bekliyordular. Kral V. George’un 10 Ocak 1924 günü Avam Kamarası’na yaptığı belirtilen konuşmanın Türkiye’yi ilgilendiren paragrafında “Lozan onaylanır onaylanmaz yeni bir çağ açılacağı” söylemesi İngilizlerin Hilafetin ilga edilmesinin istemelerinin delili değil de nedir acaba?

Aynı şekilde Amerika hilafetin ilga edileceğini bir hafta önce biliyordu. Hakan Özoğlu’nun ABD arşivlerinde bulduğu rapor da Türkiye’deki insanların haberi olmadan bir hafta önce, Fransa ve ABD yetkilileri halifeliğin kalkacağını öğrenmişlerdi.

Hilafeti ve hilafet merkezi İstanbul’u kurtarmak için yola koyulduğunu söyleyerek ümmeti kandıran M. Kemal ve arkadaşları Ümmete en büyük ihaneti yaparak, İngilizlerin isteği üzere Hilafetimizi ilga ettiler. Lozan antlaşmasını ve maddelerinin 24 Temmuz 1923 imzaladığını söylerler ya aslında bu da doğru değildir. Mustafa Armağan “Satılık İmparatorluk” kitabında; Mustafa Kemal’in Lozan’ı 24 Temmuz 1923 te değil de, hilafetin ilgasından 28 gün sonra (yani 1 Nisan 1924)  onaylamıştır der. Bu da oluyor ki Lozan’da istenen maddeler ve Türkiye’nin tanınmasının temel kriteri hilafetin kaldırılmasıymış. Hilafet o kadar büyük önem arz ediyordu ki itilaf devletleri için;  Türkiye’nin tanınmasını tek yolunun hilafetin ilga edilmesinden başka bir şey değildi. Niçin önemli olmasın ki itilaf devletleri için hilafet. Bir hilafet beyanı bile bütün İslam ümmetini tek çatı altında toplayabiliyor ve itilaf devletleriyle topyekûn savaşılabiliyordu. Bunu Ümmetin Destanı Çanakkale’de görebilirsiniz? Çok farklı ırktan ve coğrafyadan insanın sadece hilafet fermanına dayanarak geldiği bunun kanıtı değil midir acaba?

Hilafetin ilgasıyla birlikte İslam ümmeti paramparça oldu, malları mülkleri çalındı. Binlerce ümmet evladı katledildi ve hala katledilmektedir. Bu katliamların sorumluları şüphesiz kalkanımızı kaldıranlardır.

M. Kemal ve arkadaşları; Afrika’dan Asya’ya, orta doğudan Avrupa’ya tüm topraklarımızı Lozan ihanet antlaşmasıyla itilaf devletlerine hediye ettiler.  Kıbrıs, Suriye, Batum, Batı Trakya, Musul, Kerkük ve Süleymaniye vb. İtilaf devletlerine Lozan’da bırakılmıştı.

Hatta şuan Türkiye’nin ve dünyanın gündeminde olan Mısır bile Lozan ile satılmıştı. Şöyle ki; İngilizlerce işgal edilmeden önce Kavalalı ailesinin 80 yıl kadar yarı-bağımsız bir yönetim sürdüğü Mısır’da 1914 yılından sonra İngiliz himayesi başlamış, ancak halkın tepkisinden korkan işgalciler Mısır’ı imparatorluklarına resmen dahil edememişlerdi.

Lozan’ın 16 ve 17. Maddelerine baktığında ne demek isteğimiz daha net anlaşacaktır sanırım. Şöyle diyor Lozan’ın 16 ve 7 maddeleri: “Türkiye’nin Mısır ve Sudan devletleri üzerindeki bütün hukukundan ve sıfatlarından vazgeçiş hükmü 5 Kasım 1914 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş olacaktır. Türkiye işbu antlaşmada netleştirilen sınırlar dışında bulunan topraklar üzerindeki her ne mahiyette olursa olsun sahip olduğu her türlü hukuk ve sıfatlarından feragat ettiğini beyan eyler. Lozan’da hain İsmet Paşa onu gönül rahatlığıyla verebilmiş, üstelik 9 yıl geriye dönüp 1914 yılından itibaren “Mısır bizim değildir” diye borazanla ilan etmiş. (Mustafa ARMAĞAN: Mısırı Lozan’da verdiğimizi biliyor musunuz?)

Artık ümmetin Yönetimi (Hilafet) ve İslam coğrafyasının Lozan ihanet antlaşmasıyla satıldığı açıkça itiraf edilmeli ki ümmette bu gerçekleri öğrenip Lozan’da kaybettiği her şeyi geri almaya çalışmalıdır. Özellikle ümmetin 3 Mart 1924 yılında kaybettiği hilafeti tekrar ilan etmesi gerekir. Çünkü hilafetimizi kaybettiğimiz günden beri insanımız katledilmekte, coğrafyamız bölünmektedir. Bu katledilmelerin, bölünmelerin önüne geçilebilmesinin ve Ümmetin kurtuluşunu tek reçetesi Hilafettir. Allah’ım bizi ümmetin kurtuluşu ve hilafeti ilan etmek için çalışan Salih kullarından eylesin. (Amin)

 

Ayrıca...

islam devleti default

Vahdeddin Hain miydi?

Vahdeddin Hain miydi? Mehmet Gök Türkiye’nin kuruluşundan günümüze tartışılan konuların başında Vahdeddin’in hain olup olmadığı …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir