Home / News / YAZARLAR / Necati Erdem / Halk Koalisyon İstiyor da Acaba Hak Ne İstiyor!
islam devleti default

Halk Koalisyon İstiyor da Acaba Hak Ne İstiyor!


Her Köşeden Yükselen Ses; ”Halk Seçimini Yaptı Koalisyon İstiyor.”

HALK KOALİSYON İSTİYOR DA ACABA HAK NE İSTİYOR!

7 Haziran 2015 tarihinde Türkiye’de genel seçim oldu. Seçimin ardından ortaya çıkan manzara AK Parti yüzde 40.8, CHP 25, MHP 16.3 ve HDP 13.1 puan oy alarak meclise girmeyi başardı. 2015 Genel Seçim sonuçlarına göre, hiçbir parti tek başına hükümet kuramıyor.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti yayınladığı beyan ile Müslüman bireyin 7 Haziran Milletvekili Seçimlerinde takınması gereken tavrı kamuoyu ile paylaşmıştı. Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti yayınladığı beyanında “Ey Müslümanlar! Demokrasinin ve demokratik seçimlerin vakıası her akıl sahibi nezdinde gayet açıktır. Bu fasit rejim, Osmanlı Hilafet Devleti’nden sonra biz Müslümanlara zorla dayatıldı. O halde bu küfür sisteminin bekasını uzatacak olan seçimlerden uzak durun!” açıklamalarına yer vermişti. Ancak 7 Haziran genel seçimlerin ardından gündeme oturan konu koalisyon ya da olası erken seçim senaryoları ve bununla ilgili siyasi partilerin geliştirecekleri taktik oyunları.

Seçimlerle açığa çıkan belirsizlik sürecinde tartışılan senaryoların ana konusu, demokratik partilerin bu süreçte pazarlık gücünü nasıl değerlendireceği ve hangi konular etrafında pazarlıkların şekilleneceğidir. Tüm siyasi parti liderleri ve yazar-çizer kadroları; ‘Halk tercihini koalisyondan yana yaptı şeklinde’ seçim değerlendirmesi yapmaktadırlar. Bununla beraber bütün siyasi liderler yorumlarında seçimin asıl sevindirici yönünün demokrasinin yani ‘Halk iradesinin’ kazanmış olduğudur. Zaten İslam düşmanlarının gayesi ve asıl meselesi de o değil mi? Her şart ve zeminde laik yapının korunmuş olması meselesi.

Ertuğrul Özkök köşesinde; “Her seçimin kazananı ve kaybedenleri vardır… Peki, kim kazandı, kim kaybetti… Türkiye kazandı… İslam dünyasında da demokrasi işler diyenler kazandı…” diye yazdı. Bu düşünce; İslam dünyasında Allah’ın emrine boyun eğmeyenler, Allah’ın nizamını görmezlikten gelerek demokrasiye bağlananlar kazandı anlamına gelmektedir.

İslam’ın tatbik edilmesi ve ümmetin birleşmesinin önünde duran en büyük engel Müslümanların zihninde yer etmiş demokrasi ve laiklik ilkesidir. Hâlbuki Müslümanlar Allah ve Resulünü sevdiğini, iyi bir Müslüman olduğunu da iddia etmekten geri kalmıyorlar. Öyleyse bizler, hepimiz bu denli dine bağlıyız da neden acaba bu başımıza musallat olan şirkten, demokrasi ve laiklik pisliğinden kurtulamıyoruz?! Demokratik sistemin çemberinden kurtulmadığımız müddetçe demokratik seçimler aldatmacasından asla kurtulamayız. Zira kimi, hangi partiyi seçersek seçelim kazanan halk olmayacaktır. Kazanan batı ve siyasi güdümü otoriteler kazanacaktır.

Müslümanlarda çok büyük bir yanılgı vardır ki oda; demokratik seçimlerin tek çıkar yol olduğu kanaatidir. Bu kanaati oluşturan Batı ve aveneleri kendi çıkar hesapları yaparken acaba Müslümanlar ne adına hesaplar yapabiliyor anlaşılır gibi değil. Zira Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Rabbinizden, size indirilene uyun ve O’ndan başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” (Araf 3)

“O halde onların arasında Allah’ın indirdiği ile hükmet, onların keyfi arzularına uyma, onların seni Allah’ın indirdiği hükümlerin bir kısmından bile şaşırtmalarından sakın, eğer sana sırt çevirirlerse bil ki, Allah, günahlarının bazısı yüzünden onları cezalandırmak istiyor. Kuşku yok ki, insanların çoğu fasıktır.” (Maide 49)

“Allah ve Resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzap 36)

Buna benzer birçok ayeti kerimede Allah Subhânehu ve Teâlâ rızasının ancak dini yaşamakla mümkün olduğunu, gayri İslami tüm ideoloji, fikir ve siyasetlerden uzak kalınmasını açıkça beyan etmektedir. Tüm düşünce ve siyasetlerini din üzerine bina etmeyenler büyük bir sapıklığın içerisindedirler. Bizleri batıl laik sistemle çevrelemek isteyen, bunun gayesini güden tüm güç odaklarını ve düşüncelerini bir tarafa atarak Hakkın yolunu izlemek üzere ayağa kalkmak, kandırılmışlıktan kurtulmak gerek. Aslında bu batıl düşünceler o kadar zayıf, basit, fasit fikirler üzerine kuruludur ki azıcık akletmemizle gerçek hakikat su yüzüne çıkacaktır. Başta şu hakikati net anlamamız gerekir ki bu da; tüm demokrat partilerin kahır ekseriyeti, yöneticileri, üyeleri, oy verenleri Müslüman olabilir. Bu bizi yanıltmasın. Zira tüm partilerin kendisi laiktir. Hepsi daha önceden belirlenmiş, yasalaşmış tüzük ve kurallar çerçevesinde siyasetlerini gütme mecburiyetindedirler. İktidara geldiklerinde icraatlarını dine dayandırma gibi bir serbestileri kesinlikle yoktur. Zaten hiçbir siyasi partinin de böyle bir derdi yoktur. Bu düşünce sadece Müslüman’ın hayal içerisinde istemiş olduğu güzel beklentileridir. Çünkü devlet laiktir. Din işleri devlet işleri ayrılırken din asla devlete müdahale etmeyecek ancak, devlet dine müdahale ederek dini bulandıracaktır. Yeri geldiğinde laik olan bu devlet, dini kullanacak yeri geldiğinde de yasaklayacaktır. Cumhuriyet kurulalı iktidara gelen partilerce bu defalarca uygulandı ve yaşandı.

Defalarca tekerrür etmiş bu vakıa o günden bugüne hiç değişmemiştir.

Kullanılan metot ve üslup hemen hemen aynı; “Bize oy vermezsen falanca parti gelir, bunun sorumlusu da sen olursun”, “bir oy sebebiyle falanca parti gelirse onun tüm pisliklerine ortak olmuş olursun” gibi lafazanlık ve yaygaralarla da Müslümanları manipüle etmektedirler. Bu denli kirli fikirlerle Müslümanlar aldatılarak her seçimin ardından; “halk seçimini yaptı kararı bu yönde verdi” gibi ortaya çıkan neticenin sahibi oymuş gibi lanse edilmektedir. 2015 genel seçimin ardından yükselen ses yine aynı. “Demokrasi kazandı, halk tercihini yaptı ve koalisyon istiyor” denildi. Peki, halk koalisyon istiyor da acaba Hak ne istiyor? Nedense kimse bu soruyu sormuyor.

Allah Subhânehu ve Teâlâ öncelikle tüm batıl düşünce ve fikirlerden uzak durarak batıl sistemin karşısında taraf olmayı, dimdik ayakta durmayı emretmektedir;

“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Ali-İmran 104)

Ayeti kerimede de belirtildiği gibi tek kurtuluş İslam’a ve onun fikir ve düşüncelerine çağıran bir topluluğun/partinin olmasıdır. Ancak günümüzde İslam davetini yüklenen Müslümanların önlerinde, küfür sistemlerinin savunucuları durmaktadır ve onlar daveti yüklenenler karşısında her türlü zorluğu çıkartmaktadırlar. Bu yüzden İslam davetini siyasi bir şekilde yüklenmek Müslümanların ölüm-kalım meselesi olmalıdır.

Rasul (s.a.v) efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:

“Öyle bir zaman gelecek ki o zamanda Allah’ın kitabı hayattan uzaklaştırılacak ve Benim Sünnetim öldürülecek! İşte o zamanda bir cemaat oluşacak ve onların bir tanesinin sevabı sizden 40 kişinin sevabına bedel ve bir şehidi sizden 40 şehide bedel!” Ya Rasulullah onlar kimdir? diye soran ashaba Rasulullahın  cevabı şöyle olur:

“Onlar öyle insanlar ki Allah’ın kitabını tekrar hakim kılmaya çalışacaklar ve Benim Sünnetimi tekrar diriltip onu yaşamaya, anlatmaya, yaşatmaya uğraşacaklar ve onların bu konuda Allah’tan başka hiçbir yardımcıları yoktur. Halbuki size en büyük yardımcı benim. Onlara ne dostları nede düşmanları Allah’ın dinini hakim kılmaya engel olamayacaktır. Sizler benim ashabım onlar ise sevgililerimdir, yaşasın o Garipler!” (Kütübü sitteden hadis imamları sahihlemiştir.)

Şurası açık ve nettir ki başta Amerika ve Batı olmak üzere tüm İslam düşmanları İslâm hükümlerini hayata geri getirmeye çalışan her İslâmî hareketle savaşmaya kendilerini adamışlardır. Müslümanların başlarında bulunan yöneticilerde, İslâmî hareketlerin mensuplarını tasfiye ederek İslâm’a ve ümmetine karşı hileler ve entrikalar kurduklarını görüyoruz.

Müslümanlar için Allah’ın kitabını ve Rasulünün sünnetini uygulayacak bir devletin var olmaması gibi büyük bir zillet düşünülemez. Kesin olarak şu bilinmelidir ki, içinde bulunduğumuz hâl, bela ve şiddet; İslâm yönetiminin ve hükmünün bulunmamasından dolayı cereyan eden kesin bir sonuçtur.

Tüm Müslümanlar olarak bilelim ki; bugün yeryüzünde aşağılık mahlûklar olan kâfirlerin tağuti yönetimleri altında zulümlere, katliamlara, saldırılara maruz kalarak zillet, sefalet içinde karanlık, kirli bir hayat yaşıyorsak bunun tek sebebi vardır. O da; bu mübarek ay ve günde inmeye başlamış olan ve bu ay ve günü bin aydan hayırlı kılan Kur’an’ın Rabbimizin bize indirdiği hidayetin, risaletin ve bizim için razı olduğu tek Hak Din olan İslâm’ın; düşünce, duygu ve bakış açımızdan buna ilaveten de toplumsal ve devlet yaşantımızdan uzaklaştırılmış olmasıdır. Örümcek ağı gibi çevremizi sarmış olan batılın hilelerinden kendimizi korumalıyız. Halkın hâkimiyeti değil, Hakkın hakimiyeti uğruna çalışmalıyız. Allah Subhânehu ve Teâlâ ne istiyor biz ona kulak vermeliyiz.

İşte, bu mübarek ay ve günlerde bu gerçeği görmeli ve Allah’ın kesinlikle razı olmadığı şu içinde yaşadığımız vakıayı değiştirmek ve insanlığı çağdaş tağuti zulümattan (yani laiklik, demokrasi, cumhuriyet, krallık, milliyetçilik, kapitalizmin karanlık ve kirliklerinden) kurtarıp, İslâm’ı hayata kavuşturacak olan, Allah’ın indirdikleri ile yöneterek cihad yolu ile bu nuru âleme taşıyacak olan Raşidi Hilâfet Devleti’ni tekrar kurmak için ihlasla çalışanlarla beraber çalışmalıyız. Rabbimizin şu ikazına kulak vererek ihlasla çalışmaya büyük ihtiyacımız vardır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Artık Ben’den size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa, o, sapmaz ve bedbaht olmaz. Kim de benim zikrimden (dinimden) yüz çevirirse, şüphesiz onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.” (TaHa: 123-124)

“Allah’a davet edip salih amel işleyen ve ben Müslümanlardanım diyen kimsenin sözünden daha güzel sözlü kim vardır.” (Fussilet 33)

 

NECATİ ERDEM

Ayrıca...

asil-sosyal-mesafa

Asıl Sosyal Mesafe Kapitalizme Konmalı ki İnsanlara Zehri Bulaşmasın!!

Günümüzde insanoğlunun yaşadığı en büyük olumsuzluk çeşitli boyutlarda meydana gelen fitne-fesat, adaletsizlik, haklının haksız sayıldığı, …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir