Home / News / HABER / YORUM-İKTİBAS / Jeopolitik Çernobil ”Suriye”
islam devleti default

Jeopolitik Çernobil ”Suriye”

ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı’nın (CIA) eski direktörü David Petraeus, ABD Senatosu Silahlı Hizmetler Komitesi’nde ABD’nin Ortadoğu politikası konulu oturumunda yapmış olduğu konuşmada Suriye meselesini ‘’Jeopolotik Çernobil’’ şeklinde tanımlayarak, sorunun etkisinin on yıllar boyunca süreceğini de dile getirdi. Ayrıca Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere ilişkin olarak, bölgede yaşanan büyük değişikliğin Ortadoğu’nun modern tarihiyle aynı doğrultuda olmadığını vurguladı.

Bilindiği üzere 1986’da Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Santralı’nda gerçekleşen kaza sonrasında atmosfere büyük miktarda fisyon ürünleri salındığı sonradan ortaya çıkmıştır. Bu olayın sonuçları ise yıllar boyunca devam ederek birçok bölgeyi etkilemiştir. Hatta bu durumdan İngiltere’nin bazı bölgelerinin etkilendiği dahi iddia edildi. İşte bu nükleer kaza SSCB’nin başını oldukça ağrıtmıştı. Ne tevafuk ki günümüzün Çernobil’i olan Suriye de inşallah Rus ayısının başını bayağı bir ağrıtacaktır.

Son dönemde Avrupa’ya karşı olan mülteci akımı –ki bunun bir Amerikan planı olduğunu düşünüyorum- Rusya’nın Suriye’ye askeri sevkiyat yapması, Suriye’de mücadele veren bir takım silahlı grupların liderlerinin İstanbul’da gizli bir şekilde toplanmaları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın makas değiştirerek geçiş sürecinde Esad’ın yer alabileceğini söylemesi, Türkiye ve İran’ın girişimleriyle muhaliflerle Hizbullah arasında Zebadani, Fua ve Kefrayya’da geçici olarak ateşkes ilan edilmesi vb. gelişmeler Amerika’nın Suriye üzerinde yeni bir planı hayata geçirmek istediğinin göstergeleridir.

Suriye devrimin üzerinden yaklaşık 5 yıl geçmesine rağmen sömürgeci kâfirler ve özellikle Amerika, diğer ülkelerdeki devrimlere kürtaj yaptırarak yönlerini çevirmeyi başarmışlardır. Fakat Suriye devriminin seyrini değiştirmek için tüm siyasi ve askeri argümanları kullanmalarına, hatta bölgedeki adamlarını devreye sokmalarına rağmen şu ana kadar bu konuda bir başarı elde edememişlerdir. Tabiri caizse Suriye’deki samimi ve basiretli Müslümanların atmosfere bırakmış olduğu ‘’Hilafet Hilafet’’ söylemlerine engel olamamışlar ve etki Suriye’nin diğer bölgelerine de yayılarak kapsama alanını genişletmiştir. İşte başta Amerika olmak üzere sömürgeci kâfirleri böylesine mübarek bir devrim karşısında çaresiz ve zavallı durumda bırakan da bundan başka bir şey değildir.

Son günlerde Rusya’nın Suriye’ye askeri ekipman göndermesi hamlesi de bunun en açık göstergelerindendir. Burada kamuoyunda hatalı olan bir anlayışı düzeltmekte fayda görüyorum. Suriye üzerinde baba Hafız Esed’den günümüze kadar hâkim olan güç Amerika’dır. Yoksa birilerinin dediği gibi Rusya değildir. Rusya ve bölge ülkeleri bu konuda ancak Amerika’nın çıkarları ve planı doğrultusunda hareket etmektedirler. Bununla beraber Rusya, Suriye’deki gidişattan oldukça tedirgin olmuştur. Çünkü Suriye’de kurulması mümkün olan bir Hilafet Devleti, Rusya’nın arka bahçesi diye isimlendirilen Orta Asya ve Kafkasya’da da bir nükleer reaksiyon etkisi meydana getirerek orada bulunan milyonlarca Müslümanı harekete geçirecektir. İşte bundan dolayı Rusya böylesi bir durumun meydana gelmesinden dolayı çok korkmaktadır. Böylesine büyük bir tehditten dolayı Amerika ile birlikte hareket etmekte ve hatta Amerika’nın taleplerini yerine getirmek zorunda kalmaktadır. Dolayısıyla Amerika adamı olan zalim Esed’in yerine alternatif bir adam çıkarıncaya kadar, dünya kamuoyunu oyalamak için tüm siyasi argümanları kullanacaktır.

Dikkati çeken bir diğer konu ise, Rus savaş uçaklarının IŞİD mevzilerini bombaladığı yalanı ve aldatmasıdır. Rusya’nın Suriye’de bombalamış olduğu yerler Hama, Humus ve İdlib bölgesidir. Bu bölgelerde ise İŞİD’den daha ziyade Fetih Ordusu ve sivil halk bulunmaktadır. Aynen İncirlik’ten kalkan Amerikan savaş uçaklarının IŞİD’i vurduğu yalanında olduğu gibi…

Dolayısıyla Amerika’nın isteğiyle Rusya’nın Suriye’ye asker sevkiyatı farklı bir şeye işaret etmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ziyareti sonrasında yapmış olduğu şu açıklamada olduğu gibi: “Esed ülkenin yüzde 15’ini kontrol edebiliyor. Şam’dan başlayıp Humus, Hama üzerinden Lazkiye’yle Akdeniz’e açılan bir butik devlet kurma peşinde.” Peki, butik devlet tabiri neye işaret ediyor? Bugün Rusya ve Amerika’nın Suriye’de atmış olduğu adımları dikkatli bir şekilde takip ettiğimizde, bu sorunun cevabını bulmakta zorlanmayacağımızı düşünüyorum. Butik devletten kasıt, muhtemelen Suriye’nin federatif bölgelere bölünmek istenmesidir. Yukarıda da belirttiğim gibi Rus savaş uçaklarının Hama ve Humus bölgelerini vurması da bu kasta yöneliktir. Zira asıl maksat bu bölgeleri samimi olan muhaliflerden arındırmaktır.

Peki, Rusya bunda başarılı olabilecek midir? Bunu da yakında göreceğiz! Suriye’nin üçe bölünme senaryoları son zamanlarda oldukça dillendirilmektedir. Amerikalı eski bir askeri üst düzey yetkili bunu şu şekilde dile getirmiştir: “Suriye’nin bundan sonra parçalanmasının önüne geçilemeyecektir…” Yine ABD’nin önemli düşünce kuruluşlarından olan Brookings Institution’nün Suriye’ye yönelik ABD politikalarına dikkat çeken Haziran 2015 tarihli “Suriye’nin Yapısökümü: Konfederasyon Yolunda Bölgesel Bir Çözüme Doğru” isimli raporunda bu husus şu şekilde açıklanmıştır: “Suriye’nin güçlü bir merkezi hükümetten arınmış, otonom bölgelerden oluşan zayıf federatif bir yapı olması gerekmektedir…”

Yine aynı şekilde alanlarında tanınmış bir takım uluslararası uzmanların Suriye’de Nusayrilerin, Sünnilerin ve Kürtlerin kendi devletlerini oluşturabilecekleri ihtimali üzerinde durduklarını söylemeleri de unutulmamalıdır. Dolayısıyla şu an Amerika’nın atmış olduğu adımlar buna işaret etmektedir.

Hülasa; Suriye’de sonuç ne olursa olsun, bu mübarek devrim nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, bu olayın etkileri aynen yazımın başlığında belirttiğim gibi ‘’Jeopolitik Çernobil’’ olacak ve etkileri yıllarca devam edecektir. Yani hiç bir şey artık eskisi gibi olmayacaktır.

Yılmaz Çelik / Köklü Değişim

Ayrıca...

Kar: Ruhani değil siyasi halifelik

Yıllardır halifeliği savunan Hizbu’t Tahrir’in Türkiye Medya Sorumlusu Mahmut Kar, Hilafetin ruhani değil siyasi olarak …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir