Home / News / YAZARLAR / Mehmed Aydın / Zihniyeti bozuk olanın davranışı da bozuk olur / Mehmed Aydın
yazar

Zihniyeti bozuk olanın davranışı da bozuk olur / Mehmed Aydın

Özellikle son on yıldır Türkiye’de Müslümanların davranışlarını çok menfi bir şekilde etkileyen bir zihniyet bozukluğuna şahit olmaktayız. Müslümanların davranışlarını gözlemlediğimizde maalesef esaslarla çeliştiğini görmekteyiz. Yani namaz, oruç, faiz, alkol veya zina gibi şeri esasların birilerinin fetvaları ile itibarsızlaştırıldığına şahit oluyoruz. Örneğin faiz bir Müslüman için söz konusu dahi olmaması gerekirken, şuan faiz oranları düşürüldü diye Rabbimize şükreden şahıslara hayretle şahit olabiliyoruz. Bu davranışını teyit eden liderler (Erdoğan, Binali Yıldırım veya Davutoğlu gibi) ve hocalar olduğu için, yaptığını normal ve günümüzün şartlarının bir gereği olarak gören birer yeni Müslüman zihniyetinin oluştuğunu görüyoruz. Bunun ile alakalı bir iki örnek vermek istiyorum. Fetvaları ile meşhur olan Hayrettin Karaman hoca konut kredisi ile alakalı şu sözleri sarf etmektedir:

Geçmiş zamanlarda da alimler bunu bu şartlarda caiz risk ve zarar paylaşılmaksızın büyük karlar elde edildiği, çoğu kez faiz kadar üretim ve yatırım yapılamadığı için öz sermayelerin küçüldüğü, enflasyonun kudurduğu da bir gerçektir. İşte bu gibi durumlarda Iüks olan arzusunu değil, mübrem, gerekli, olmazsa rahatsız edici, zarar verici olan- ihtiyacını gidermek için faizli kredi alabilir. (Timeturk.com – 2013)

Yine Davutoğlu Başbakan iken faiz ile alakalı sarf etmiş olduğu şu zelil sözü örnek verilebilir:

“2002’de faiz yüzde 56’ydı, yüzde 12 sübvansiyon yapılıyordu, esnaftan yüzde 47 faiz alınıyordu. Şimdi ise yüzde 50 sübvansiyon ile yüzde 4-5 civarında faizlere kadar düşüldü. Kredi tutarının toplamı 2002’de 153 milyondu, şimdi 12,5 milyar 2014’te kullanılan, yani 81 kat arttı. İşte bereket bu.

2002’de kredi kullanan esnaf sayısı 63 bin civarındaydı buna karşın 2014’te 317 bin kredi kullanan esnaf var toplamda 1 milyon 100 bin esnafın kredi kullandı. Helali hoş olsun, Allah bereketini artırsın…” (Milligazete.com -2015)

Artık bu gibi küfür olan sözleri duyan bir vatandaş hala bu söz hakkında hüsnü zan edip bi şekilde AKP ve onun liderlerini haklı çıkarmaya çalışıyorsa, işte bu zihniyet bozukluğunun en büyük delilidir.

Yine namazı ve orucu birer ritüel olarak gören kişilerin türediğini görmekteyiz. Dövme yaptırıp küpe takan lakin cuma namazı veya bazı vakit namazlarını da kaçırmayan gençlerin sayısının da artığını biliyoruz. Aynı gençler ise batı hayranlığından ötürü hafta sonları barlarda ve müzik kafelerde eğlenerek vakit geçirmektedir. ‘’İçki içmesem de içki masasında otururum’’ diyen ve yeri geldiğinde o içki masasında kumar oynayan ve kazandığım paranın ‘’üçte birini hayır işlerine harcarım’’ diyerek kendini avutan yeni bir sözde Müslüman kesiminin türediğini görüyoruz. En kötüsü ise birilerine ve özellikle liderlere körü körüne bağlanan bir Müslüman siyasi kesimin oluşturulduğunu izlemekteyiz. Bu son bahsetmiş olduğumuz kişilerin ise şöyle bir zihniyete sahip olduklarını üzülerek müşahede etmekteyiz. ‘’Liderim ne yaparsa yapsın her zaman bir bildiği vardır’’ zihniyeti. Bu zihniyetin en tehlikeli yönü ise kişinin artık adeta kendi kendine bahane üretmeye ve sanki robotlaşmış bir konuma gelmiş olmasıdır. Buna aynı zamanda Man kurtlaşma da denilebilir. Yani Erdoğan bu gidişte ne derse desin ona fakatsız, amasız bağlanan ve her defasında sonuna kadar arkasında olan bir kesim oluşturulmuştur. Yarın Erdoğan kalksa ve sınav esnasında veya spor müsabakalarında namaz ve oruç farz değildir dese, yine o zihniyeti bozuk olanlar bunu sonuna kadar savunacak ve bir bahane uyduracaktır. İşin ilginç olanı ise o bahanenin Erdoğan değil taraftarlarının oluşturmuş olmasıdır. Aynı zelil vaziyet ise düne kadar Erdoğan’ın bir numaralı dostu ve akıl hocası olan Fethullah Gülen’in yıllardır icra etmiş olmasıdır. Müslümanlar o sahtekar hocaya bağlandılar ve dile getirmiş olduğu gayri İslam’i sözlerini kabul ettiler ve savundular. Örneğin üniversitelerde başörtüsü konusunda olduğu gibi. Ne demişti F. Gülen:

“Ülke ve millet adına okumak mı yararlıdır, okumamak mı? Dinin füruata ait bir meselesinde, bu denli hassas olmak mı, yoksa tercihini başka istikamette kullanmak mı gerekli? Bana göre okumayı tercih etmelidirler.” (Gülen röportajı, 13 Mart 1998- Akşam)

  1. Gülen burada başörtüsünü füruat yani ayrıntı olarak görüyor. Bu bile aslında onun ne kadar tehlikeli bir zihniyete sahip olduğunu ortaya koymaya yeter. Lakin bu fasit zihniyeti yani üniversite okumanın karşısında engel olan başörtüsünü füruat olarak görmesini ve birçok başörtülü bacımızın başını açmasına sebep olması 1998 yılında söylenmiş bir mevzu olduğunu da unutmamak lazım. Yani 17 Aralık 2013 Gülen’nin yargı birimlerinin düğmeye basması ile başlayan rüşvet operasyonuna kadar, Erdoğan ile Gülen uyum içerisinde Türkiye’yi İngiliz güdümünden ABD güdümüne geçmesini sağlayan birer dostlardı. Fakat Türkiye’de ulusalcılar yani Kemalist/İngiliz kanadı tasfiye olduktan sonra Erdoğan ile Gülen arasında pastayı paylaşma kavgası çıktı. Ve sonrasında Erdoğan bir çok toplantıda Gülen’i başörtüsüne füruat dediği için eleştirdi. Bu eleştiriyi yapan Erdoğan ise Gülen’den daha şiddetli bir şekilde İslam’ın esasları ile oynayan bir lider olarak hissedilmeye başlandı.

Bu örneği vererek aslında şu gerçeği ortaya koymaya çalışıyorum. Nasıl Gülen İslam’i söylemlerle Müslüman kesimi kandırdıysa ve birçok Müslümanın takiyye yaparak orduda, yargıda veya üniversitede yerleşmesini sağladıysa, aynı şekilde Erdoğan da şuan İslam’i söylemlerle Müslümanları kandırarak ABD, Rusya ve İsrail ile işbirliği yaptığını bilmekteyiz. Yine birçok İslam’i kesim sindirildi ve tasviye oldu. Kendisine rakip olabilecek yüzlerce akil insan, siyasetçi ve yazar tutuklandı. Binlerce Müslüman hatta başörtülü bacımız açığa alındı bazısı tutuklandı. Yani kendisi hariç hiç kimse Gülen cemaati tarafından kandırılmamış sadece Erdoğan kandırılmış havası estirildi. Bu tabiki yıllardır Müslümanlara zulmeden ve bizler tarafından dile getirilen Gülen cemaatinin ihanetini temize çıkarmıyor. Lakin menfaat kavgasının artık adeta Müslüman avına dönüştüğünü de görmek durumundayız.

Yine son 16 yıldır Erdoğan iktidarı döneminde değil bir İslam’i eyleminin olması, bilakis birçok alanda gayri İslam’i bir hayatın oluşmasına sebep olduğunu da unutmamak lazım. Örneğin 2001 yılında içki üretimi ve tüketimi, resmi zina evlerinin varlığı ve vergi ödeyen hayat kadınların sayısı, faiz oranları vs. günümüzle kıyaslandığında on veya yüz kat artığı bilinmektedir. Bu durum ortada dururken hala İslam’i bir hayatı getirecek diyen kör ve sağır taassup hastalığına duçar kalmış bir kesimin hala mevcut olduğunu bilmekteyiz. İşte bu kesimin ve bu kesimle beraber diğer Müslüman kesiminin de artık sahih bir zihniyete sahip olmak zorundadır. Bu doğru ve sahih zihniyeti ise şu şekilde özetleyebiliriz. Yapmış olduğu tüm davranışlarını sadece Allah (c.c.) için yapan ve yalnız ondan korkan bir zihniyet yapası. Dünya menfaati için ahiretini satmayan ve gerektiğinde bedelini ağır bir şekilde ödemeye hazır olan bir zihniyet yapısı. Kişinin söylemini sahip olmuş olduğu inancı ile tartan ve gerektiğinde sahabelerde olduğu gibi, kim olduğuna bakmaksızın yüzüne hakkı haykırandır doğru zihniyetli olan kişi. İlk Raşid Halife olan Ebubekir (r.a.) halife olduktan sonra yapmış olduğu ibretlik ilk konuşması ile konuma son vermek istiyorum.

“ Ey insanlar! Sizin en hayırlınız olmadığım hâlde başınıza yönetici seçildim.

Şayet iyilik üzerine olursam bana yardım ediniz.

Eğer kötü olursam da beni doğrultunuz.

Doğruluk emanettir.

Yalan ihanettir.

İçinizdeki zayıf kişiler Allah’ın izniyle ben onların haklarını alana kadar benim yanımda kuvvetlidirler.

İçinizdeki güçlü kimseler ise Allah’ın izniyle onlardan zayıfların hakkını alana kadar benim yanımda güçsüzdürler.

Bir toplum Allah yolunda cihadı terk edecek olursa Allah onlara dünyada zillet verir.

Toplumda zina (ve türleri) yaygın hâle gelirse Allah o topluma bela ve musibeti umumileştirir.

Allah’a ve Peygamberine itaat ettiğim sürece bana itaat ediniz.

Şayet Allah’a ve Peygamberine isyan edersem bana itaat etmeniz gerekmez.” (İbni Hişam, Ebû Muhammed Abdulmelik, es-Siretü’n-Nebeviyye, c. IV, s. 312)

 

Kardeşiniz Mehmet Aydın

22.10.17

Ayrıca...

yazar

Neden Kobani değil de Afrin Operasyonu?

Hatırlayacağınız üzere İŞİD Ağustos 2014 tarihinde Kobani’yi (Ayn El Arap) kuşatmış ve 17 Eylül 2014 …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir