1- EMİR VE NEHİY


Uygulamalar ve Sözleşmelerin Nehyedilmesi
 

Alış-veriş, nikâh gibi hükümlerinden elde edilen uygulamalar ve sözleşmelerin nehyedilmesi, ya o sözleşmenin kendisine bağlı olur, ya da başkasına bağlı olur. Nehiy, o uygulama ve sözleşmeden başkasına bağlı olursa, Cuma günü Cuma namazı ezanı okunduğunda alış-verişin nehyedilmesi gibi, bu nehyin o sözleşme ve uygulamaya, batıl olması ve fasid olması bakımından bir etkisi olmaz. Eğer nehiy, uygulamanın ve sözleşmenin kendisine bağlı ise, şüphesiz ki o sözleşme ve uygulamaya etki edip onu batıl ya da fasid kılar.

Nehyin, uygulamalara etki edip onları batıl ya da fasid kıldığına dair delil Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in şu sözüdür:   مَنْ عَمِلَ عَمَلاً لَيْسَ عَلَيْهِ أَمْرُنَا فَهُوَ رَدٌّ   “Kim hakkında emrimiz olmayan bir iş yaparsa o reddolunur.”[1]     Burada kast olunan, o hususun sahih olmadığını, kabul edilmediğini belirtmektir. Şüphesiz ki nehy olunan, emredilen değildir. Dolayısıyla red olunur. Nehyedilenin reddolunan olmasının manası ancak batıl ve fasid olmasıdır.

Ayrıca sahabeler Rıdvanullahi Aleyhim sözleşmelerin fasid ve batıl oluşlarına nehyi delil getirdiler. Buna bir örnek, İbn Ömer’in müşrik kadınların nikâhının fasid oluşuna yani batıl oluşuna Allah’u Teâla’nın şu sözü ile delil getirdi: وَلا تَنكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ “Müşrik kadınları nikâhlamayın.”[2]   İbn Ömer’in bu tutumuna herhangi bir eleştiri ve inkâr gelmedi. Dolayısıyla sahabe icmâsı oldu. Bir başka örnek de; sahabeler, faiz sözleşmesinin fasidliği yani batıllığı hususunda Allah’u Teâla’nın şu sözünü delil getirdiler:   وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنْ الرِّبَا   “Mevcut faiz alacaklarınızı terk edin.”[3] Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in şu sözünü de delil getirdiler:  لا تَبِيعُوا الذَّهَبَ بِالذَّهَبِ وَلا الْوَرِقَ بِالْوَرِقِ    “Altını altınla, banknotu banknotla satmayın.”[4]

Bunların hepsi, nehyin uygulamalara etki edip onları batıl ya da fasid kıldığına dair delillerdir. Ancak bu nehiy, fiilin terk edilmesi için kesin bir taleple haram kılma ifade ettiğinde böyledir. Nehiy haram kılma ifade etmeyip de mekruh ifade ettiğinde ise, uygulamalara ve sözleşmelere etki etmez. Çünkü etki etmesi, haram kılma yönünden gelmektedir. Zira uygulamanın ve sözleşmenin haram kılınması, onu batıl ya da fasid yapar.

Haram kılma, uygulamayı ya da sözleşmeyi ne zaman fasid yapan olur, konusuna gelince; bu nehyin kendisine bağlı olduğuna göre olur. Eğer nehiy, sözleşmenin kendisine ya da sözleşmenin rükünlerinden bir rükne ait ise, o batıl oluşa delâlet eder. Anne rahmindeki dölün satılmasının nehyedilmesi gibidir. İlgili nehiy akdin/sözleşmenin kendisine aittir. Satılan ise sözleşmenin rükünlerinden bir rükündür. Çünkü rükünler üçtür: Sözleşme yapan, hakkında sözleşme yapılan ve sözleşme sîgası. Bu örnekteki nehiy batıl oluşa delâlet eder. Ondaki alış-veriş tamamlanmış sayılmaz. Yani alış-veriş akdi kesinlikle yapılmış sayılmaz.

Bir başka örnek de; İslâm’ın getirmediği, başka nizamlarda geçen uygulamalar ve sözleşmelerdir. Anonim şirketler gibi. Zira onlar batıl uygulamalar ve sözleşmelerdir. Çünkü onlar hakkındaki nehiy bizzat akdin kendisi üzerine oluşmuştur. Zira Şeriat koyucu bizzat onun kendisini nehyetti. Şeriat koyucu, bu uygulama ve sözleşmeleri genel bir şekilde nehyetti. Bunlar genelleştirilir.

Onlardan her biri bizzat Allah’u Teâla’nın şu sözleri kapsamına girer: يُرِيدُونَ أَنْ يَتَحَاكَمُوا إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُوا أَنْ يَكْفُرُوا بِهِ   “İnkar etmekle emrolunmuş oldukları halde, tağutla yönetilmek istiyorlar.”[5] فَلا وَرَبِّكَ لا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ   “Rabbine yemin olsun ki, aralarında çıkan ihtilaflarda seni hakem kılmadıkları ... müddetçe iman etmiş olmazlar.”[6] وَمَا آتَاكُمْ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا    “Rasul  size ne verdi ise alın, sizi neden nehyettiyse ondan sakının.”[7]

Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in şu sözünün kapsamına da girer:    مَنْ عَمِلَ عَمَلاً لَيْسَ عَلَيْهِ أَمْرُنَا فَهُوَ رَدٌّ     “Kim hakkında emrimiz olmayan bir iş yaparsa o red olunur.”[8]

Bunların hepsi de İslâm’ın getirmeyip, İslâm’dan başka sistemlerin getirdiği uygulamalar ve sözleşmeleri nehyeden nâsslardır. Dolayısıyla onlar, bu genel nehye dâhildirler. Ancak anonim şirketler, bir başka yönden de batıldırlar. O da şudur: Onlarda başka bir ortak yoktur. Bilakis onlar tek taraflı uygulamadırlar, vakıf gibi. Bu ise, bu yönü ile de şirketin rükünlerinden birisinin olmayışı nedeni ile batıldır.

Nehy, sözleşmenin kendisine ve rükünlerinden bir rükne ait olmayıp onun için gerekli sıfatlardan bir sıfata ait olursa, o fesada delâlet eder. Aynı anda iki kız kardeşi ile evlenmek gibi. Zira bu Allah’u Teâla’nın şu sözü ile nehyedilmiştir:   وَأَنْ تَجْمَعُوا بَيْنَ الإخْتَيْنِ ...      “...İki kız kardeşi birden almayınız.”[9]   Fakat buradaki nehiy, sözleşmenin kendisine ve rükünlerinden birine ait değildir. Bilakis nehiy, harici bir husustan dolayı gerekli sıfata aittir. O husus ise, iki eşten birisinin diğerinin kız kardeşi olmasıdır. Zira asıl olan, iki kız kardeşten her birisi ile evlenmenin Şeriata göre caiz olmasıdır. Fakat nehyedilen, ikisini birleştirmektir. Bu ise fasiddir, batıl değil. Yani nikâh sözleşmesi yapılmış sayılır. O adamın üzerine düşen, o ikisini ayırmaktır, yani birisini boşamaktır.

Bir başka örnek de şudur: Bir kişi, başka birisine borç para verip ona şunu şart koşuyor: O parayı ziraatta harcayacak, sanayide ve alet fabrikaları kurmakta harcamayacak. Böylesi bir sözleşme fasiddir, sözleşme sahih sayılır, şart batıl sayılır.

Bir başka örnek de; birisine, tohum için kullanılması ve yemek için kullanılması ya da başkasına satmaması şartı ile buğday satması gibidir. Bu sözleşme de fasiddir, sözleşme sahih sayılır, şart batıl sayılır.

Bir başka örnek de; bir erkek ile bir kadın arasında erkeğin ikinci karısını boşaması şartı üzere bir nikâh akdinin yapılmış olması gibidir. Bu sözleşme de fasiddir, sözleşme sahih sayılır, şart batıl sayılır. Bunun nedeni de Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in şu sözüdür:   لا يَحِلُّ أَنْ يَنْكِحَ الْمَرْأَةَ بِطَلاقِ أُخْرَى     “Bir başkasını boşayarak bir kadınla evlenmek helâl olmaz.”[10] Bu sözleşme, nehyedilendir. Fakat nehiy, sözleşmenin kendisine ve rükünlerinden birisine ait değildir. Bilakis, o ikisinin dışında bir hususa aittir. O ise, sözleşmenin kendisine ait harici bir sıfattır. Bu sıfat, şart koşulmasıyla sözleşmeye gerekli olmuştur. Bunun için sözleşme iptal edilmez, fasid olur.

Bir başka örnek de, “helâl kılan” nikâhtır. Bu nikâh, bir kadının kendisini üç talakta boşayan kocasına, kendisini helâl kılmak için bir adamla kendisini evlendirmesidir. Bu sözleşme fasiddir, sözleşme sahih sayılır, şart ise iptal edilir. Bunun nedeni de; İbn Mesud’dan yapılan şu rivayettir:      Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem helâl kılan ve kendisi için helâl kılınanı lanetledi.[11] Bu sözleşme, nehyedilendir. Fakat nehy, sözleşmenin kendisine ve rükünlerinden bir rükne ait değildir. Bilakis o ikisinin dışında bir hususa aittir. Zira o sözleşme, kendisine ait bir sıfata aittir. O sıfat ise, helâl kılma nikâhındaki sözleşmede “helâl kılma” şartının olmasıdır ki o nehyedilendir.

İşte böyle, nehiy uygulama ya da sözleşme için gerekli sıfata ait olup, sözleşmenin kendisine ve rükünlerinden birisine ait olmadığında sözleşme fasid olur. Ancak bu, o sıfat akidden olduğunda olur. Yani gerekli sıfatın nehyedilmesi uygulama ya da sözleşmenin kendisine ait olur. O zatından dolayı nehyedildi. Yani uygulamanın ya da sözleşmenin kendisinden dolayı nehyedildi. Fasid şartta olduğu gibi. Zira o, sözleşmenin kendisine aittir.

Nehy, sözleşmenin dışında ve onun için gerekli sıfatlarından her sıfatın dışında bir hususa ait olursa; -bu sıfat ister sözleşmenin çeşidinden dolayı gerekli olsun, “helâl kılan nikâh” gibi, ister ise sözleşme yapan iki tarafın ittifak ettiklerine göre gerekli olsun, fasid şartı gibi, fark etmez- nehiy bütün bunların dışında bir hususa ait olduğunda, sözleşmeden başkasına ait olur. Böylelikle, o nehiy sözleşmeye tesir etmez. Cuma ezanı okunduğunda alış-veriş yapmak gibi haram olsa da sözleşmeye etki etmez. Zira haram olsa da o alış-veriş sahihtir. Gasb edilen yerde namaz kılmak gibi, haram olsa da uygulama sahihtir.


[1] Müslim, K. Akdiyye, 3243

[2] Bakara: 221

[3] Bakara: 278

[4] Müslim, K. Musakât, 2966

[5] Nisa: 60

[6] Nisa: 65

[7] Haşr: 7

[8] Müslim, K. Akdiyye, 3243

[9] Nisa: 23

[10] Ahmed b. Hanbel, 6360

[11] Tirmizi