Emir
yukarıdan gelen bir şekilde fiilin
yapılmasını talep etmektir.
Nehiy ise, yukarıdan gelen
bir şekilde fiilin terk edilmesini talep etmektir. “Emir” ve
“nehyin” manası “talep etmektir”. Emir, fiilin yapılmasını talep
etmektir. Nehiy, fiilin terk edilmesini talep etmektir.
Ancak Şâri’nin emrettiği ve nehyettiği
her hususta, emir ve nehiy aynı tarzda seyreder olmaz. Bilakis
emirler ve nehiyler karineler ve ahval/durumlar ile farklılaşır.
Zira emir, farz kılmak için olabilir.
Allah’u Teâla’nın şu sözünde olduğu
gibi: أقم
الصلاة “Namaz
kıl.”
Mendubluk için olabilir, köleler ile
mükatebe yapmak hakkında Allah’u Teâla’nın şu sözü gibi:
فكاتبوهم
“Onlarla hemen mütakebe yapın.”
Bazen de mubahlık için olabilir, Allah’u Teâla’nın şu sözü
gibi:
وإذا حللتم
فاصطادوا “İhramdan
çıkınca avlanın.”
Emirler ve nehiyler iki guruptur: Sarih ve sarih olmayan.
Sarih de iki guruptur:
Birincisi; emir lafzı ve nehiy lafzıyla olmasıdır.
Allah’u Teâla’nın şu sözlerinde olduğu gibi:
اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تُؤَدُّوا
الأمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا “Allah size,
emanetleri ehil olanlara vermenizi ... emreder.”
إِنَّمَا يَنْهَاكُمْ اللَّهُ
عَنْ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَأَخْرَجُوكُمْ مِنْ
دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلَى إِخْرَاجِكُمْ أَنْ تَوَلَّوْهُمْ
“Allah yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi
yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım
edenleri veli edinmenizi nehyeder.”
İkincisi; emir ve nehiy için konulmuş olan sîganın dil
bakımından emir ya da nehye delâlet ediyor olmasıdır.
Allah’u Teâla’nın şu sözünde olduğu gibi:
وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُوا
أَيْدِيَهُمَا “Hırsızlık yapan erkek ile
hırsızlık yapan kadının ellerini kesin.”
وَلْيَشْهَدْ عَذَابَهُمَا
طَائِفَةٌ مِنْ الْمُؤْمِنِينَ “Mü’minlerden bir gurup
da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.”
لا تَقْرَبُوا الصَّلاةَ
وَأَنْتُمْ سُكَارَى “Siz sarhoş iken namaza
yaklaşmayın.”
لا تَخُونُوا اللَّهَ
وَالرَّسُولَ “Allah’a ve Rasule ihanet etmeyin.”
Bu nâsslarda, dil bakımından “emir” için konulan sîga;
emire, nehiy için konulan sîga da nehye delâlet etmiştir.
Sarih olmayan ise; emire ve nehye delâlet edenin emir
sîgası ve nehiy sîgası olmamasıdır. Fakat nâssta geçen cümlenin,
emir veya nehyi içermiş olmasıdır. Yani emir ya da nehye
delaletin, emir sîgasından ya da nehiy sîgasından değil de,
nâssta geçen cümlenin emir ve nehiy manasını içermesinden
geliyor olmasıdır.
Allah’u Teâla’nın şu sözlerinde olduğu gibi:
كُتِبَ عَلَيْكُمْ الصِّيَامُ
“Size oruç yazıldı.”
إِنَّهُ لا يُحِبُّ
الْمُسْرِفِينَ “Allah israf edenleri sevmez.”
V.b.
Sarih olmayan, çeşitli durumlarda meydana gelmektedir.
-Onlardan birisi, bir hükmün belirlenmesi hakkında haberlerin
geçtiği durumdur.
Allah’u Teâla’nın şu sözlerinde olduğu gibi:
كُتِبَ عَلَيْكُمْ الصِّيَامُ
“Size oruç yazıldı.”
وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ
أَوْلادَهُنَّ “Anneler, çocuklarını emzirirler.”
وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ
لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً “Allah
kâfirler için mü’minler üzerinde asla bir yol kılmaz.”
فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ
عَشَرَةِ مَسَاكِينَ “Bunun
keffareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on
fakire yedirmektir...”
Bunlar gibi içerisinde emir veya nehiy manası olan nâsslar
vardır. Bu babdan olmak üzere, emir hakkında açıkça farz, vacib,
helâl, lafızlarının geçtiği hususlardır.
Mesela; Allah’u Teâla’nın sadakalar ayetindeki şu sözüdür:
إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاءِ
وَالْمَسَاكِينِ ... فَرِيضَةً مِنْ اللَّهِ
“Sadakalar/zekâtlar Allah’tan bir farz olarak fakirlere,
düşkünlere ... aittir.”
Bir başka örnek; Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’den
rivayet edilen şu hadistir: Rasulullah SallAllah’u Aleyhi
VeSSellem bir konuşması esnasında şöyle dedi:
أيها
الناس إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ قَدْ فَرَضَ عَلَيْكُمُ
الْحَجَّ
“Ey insanlar! Şüphesiz ki Allah’u
Teâla size haccı farz kıldı.”
Bir başka örnek de, İbn Ömer’den yapılan şu rivayettir: “Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi VeSSellem fıtır sadakasını farz
kıldı.”
Bir başka örnek de Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in
şu sözüdür: الْجِهَادُ وَاجِبٌ
عَلَيْكُمْ مَعَ كُلِّ أَمِيرٍ
“Cihad her emirle birlikte üzerinize vacibtir.”
Bir başka örnek de Allah’u Teâla’nın şu sözüdür:
أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ
إِلَى نِسَائِكُمْ “Oruç gecelerinde kadınlarınıza
yaklaşmak size helâl kılındı.”
Bir başka örnek de Allah’u Teâla’nın şu sözüdür:
وَأَحَلَّ اللَّهُ الْبَيْعَ
“Allah, alış-verişi helâl
kıldı.”
Aynı şekilde, tahrim lafızları da geçmiştir.
Allah’u Teâla’nın şu sözünde olduğu gibi:
وحرم الربا
“Ve faizi haram kıldı.”
قُلْ إِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّي
الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ
“De ki; Rabbim ancak açık ve gizli fuhşu/kötülükleri ... haram
kıldı.”
Bir başka örnek, Allah’u Teâla’nın şu sözüdür:
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ الْمَيْتَةُ
“Ölü (hayvan eti)/leş
... size haram kılındı.”
Bunların hepsi de sarih olmayana örnektirler. Onlar Şer’î hükme
delâlette sarih olsalar da emir ve nehiy hakkında sarih
değildirler. Zira فرض
“farz kıldı” lafzı Şer’î hüküm hakkında sarihtir, fakat emir
hakkında sarih değildir. حرم
“haram kıldı” lafzı, Şer’î hüküm hakkında sarihtir, fakat nehiy
hakkında sarih değildir. Dolayısıyla sarih olmayandan sayılır.
Sarih olmayana ait durumlardan birisi de emir hakkında övülerek
ya da faili övülerek gelen husustur. Veya nehiy hakkında
yerilerek ya da faili yerilerek gelen husustur.
Allah’u Teâla’nın şu sözlerinde olduğu gibi:
وَالَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ
وَرُسُلِهِ أُوْلَئِكَ هُمْ الصِّدِّيقُونَ “Allah’a ve
Rasulü’ne iman edenler, işte onlar Rableri yanında sadıklardır.”
بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ
“Doğrusu siz müsrif bir milletsiniz.”
gibi.
Bir başkası da emirler hakkında fiile sevabı gerekli kılarak
gelen, nehiylerde nehyedilenin yapılmasına cezayı gerekli
kılarak gelen hususlardır.
Allah’u Teâla’nın şu sözlerinde olduğu gibi:
وَمَنْ يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُ
يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ “Kim Allah ve Rasulü’ne itaat
ederse, Allah onu ... cennetlere koyar.”
وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ
وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَارًا “Kim Allah’ın
sınırlarını aşarak Allah ve Rasulü’ne karşı isyan ederse ...
ateşe sokar.”
v.b.
Bir başkası da; emirler hakkında Allah’ın sevgisinden, nehiyler
hakkında da Allah’ın buğz ve kerih görmesinden haberlerin
geldiği hususlardır.
Allah’u Teâla’nın şu sözlerinde olduğu gibi:
وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
“Allah muhsinleri/ihsan ile amel edenleri sever.”
إِنَّهُ لا يُحِبُّ
الْمُسْرِفِينَ “Allah israf edenleri sevmez.”
وَلا يَرْضَى لِعِبَادِهِ
الْكُفْرَ “O, kullarının küfrüne razı olmaz.”
وَإِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ
لَكُمْ “Eğer şükrederseniz, sizin için bundan razı
olur.”
Bir başkası da; hükme delâlet eden haberlerdir. Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in şu sözleri gibi:
الخراج بالضمان
“Haraç, güvence vermeyi gerektirir.”
مَنْ بَاعَ
نَخْلاً قَدْ أُبِّرَتْ فَثَمَرُهَا لِلْبَائِعِ إِلا أَنْ
يَشْتَرِطَ الْمُبْتَاعُ “Kim aşılanmış
bir hurma ağacı satarsa, müşteri şart koşmadıkça onun meyvesi
satana aittir.”
Bir başka örnek de Allah’u Teâla’nın şu sözleridir:
وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ
الْبَيْتِ “O evi haccetmesi, Allah’ın insanlar
üzerindeki bir hakkıdır.”
وَمَنْ قَتَلَ مُؤْمِنًا
خَطَأً فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ
إِلَى أَهْلِهِ “Yanlışlıkla bir mü’mini öldüren kimsenin
bir köle azad etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir
diyet vermesi (gereklidir).”
V.b.
Bütün bu hususlar, fiilin yapılmasının talep edilmesine ya da
fiilin terk edilmesinin talep edilmesine delâlet etmektedir.
Ancak bunlardaki emire ve nehye delâlet, emir ve nehiy
sîgasından geliyor değildir, sadece nâssta geçen cümle emir ve
nehiy manasını içermektedir.