1- EMİR VE NEHİY


Nehiy Sîgası

Dil bakımından nehiy için konulan sîga, Muzari fiilinin başına getirilen nehiy  لا –Lâmelif’dir.  لا يفعل ، لا تفعل  sîgasıdır. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in şu sözünde olduğu gibi:  إِذَا كَانَ أَحَدُكُمْ فِي الْمَسْجِدِ فَلا يُشَبِّكَنَّ “Biriniz mescidde iken, iki elinin parmaklarını birbirine kenetlemesin.”[1]    Nehiy için konulan sîga işte budur, bundan başka sîga yoktur. Şeriat koyucu da nehiy sîgası için Şer’î bir ıstılah koymadı. Bilakis lügat bakımından konulan, Şeriata göre muteber olandır.

Bu sîgadan başkasında nehyin varid olduğu hususlara gelince; Buna örnek şunlardır:

- İbn Ömer’den rivayet edildi ki;  Nebi SallAllah’u Aleyhi VeSSellem, fecirden sonra (Sabah namazından sonra) güneş doğasıya kadar namazdan nehyetti.[2]

- Ebu Said’den, Nebi SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in şöyle dediği rivayet edildi:   لا صَلاةَ بَعْدَ صَلاةِ الْعَصْرِ حَتَّى تَغْرُبَ الشَّمْسُ  “İkindi namazından sonra güneş batıncaya kadar namaz yoktur.”[3]

- Enes’ten Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in kendisine şöyle dediği rivayet edildi: إِيَّاكَ وَالألْتِفَاتَ فِي الصَّلاةِ “Namazda yüzünü çevirmekten sakın.”[4]

- Aişe RadıyAllah’u Anha’dan şu rivayet edildi: Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’e namazda yüzü çevirmek hakkında sordum. Dedi ki: هُوَ اخْتِلاسٌ يَخْتَلِسُهُ الشَّيْطَانُ مِنْ صَلاةِ الْعَبْدِ “O, şeytanın kulun namazından gizlice aşırdığı bir husustur.”[5]

- Ebu Zer’den Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in şöyle dediği rivayet edildi:    لا يَزَالُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ مُقْبِلاً عَلَى الْعَبْدِ فِي صَلاتِهِ مَا لَمْ يَلْتَفِتْ        “Kul, namazda yüzünü başka yere çevirmedikçe, Allah ona yönelmeye devam eder.”[6]

Bu şekillerin hepsi de nehyi ifade etmiştir. Ancak onların nehyi ifade etmeleri, sîgadan gelmedi, sadece cümleden geldi. Zira onlar sîgadan başkasından alınan nehiylerdendir. Ya emir hususunda “emir” lafzı gibi “nehiy” lafzından alınmıştır, ya da cümleden alınmıştır. Böylece sarih olmayan emirler gibi onlar da sarih olmayan nehiyler olurlar. Dil bakımından nehiy için konulan nehiy sîgası ise sadece nehiy  لا –Lâmelif’inin başa geldiği muzari fiilidir.

Nehiy sîgası, şu dokuz mana için geçer:

1- Haram kılmak için.

Allah’u Teâla’nın şu sözünde olduğu gibi:  لا تأكلوا الربا  “Riba/faiz yemeyin”[7]

2- Mekruh kılmak için.

Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in şu sözü gibi: إِذَا تَوَضَّأَ أَحَدُكُمْ ثُمَّ خَرَجَ عَامِدًا إِلَى الصَّلاةِ فَلا يُشَبِّكُ بَيْنَ أَصَابِعِهِ    “Sizden birisi abdest alıp namaza niyetlenerek çıktığında parmaklarını birbirine kenetlemesin.”[8]

3- Tahkir/küçümseme için.

Allah’u Teâla’nın şu sözü gibi:    لا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَى مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِنْهُمْ “Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz dünya malına göz dikme.”[9]

4- Akibeti açıklamak için.

Allah’u Teâla’nın şu sözü gibi:    وَلا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ “Sakın, Allah’ı zâlimlerin yaptıklarından habersiz sanma!”[10]

5- Dua için.

Allah’u Teâla’nın şu sözünde olduğu gibi:   رَبَّنَا وَلا تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِنَا  “Ey Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme.”[11]

6- Umutsuzluğu bildirmek için.

Allah’u Teâla’nın şu sözü gibi:   لا تَعْتَذِرُوا الْيَوْمَ    “Bugün mazeret ileri sürmeyin.”[12]

7- İrşad/yol göstermek için.

Allah’u Teâla’nın şu sözü gibi:  لا تَسْأَلُوا عَنْ أَشْيَاءَ إِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْ “Açıklanırsa, hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın.”[13]

8- Teselli için.

Allah’u Teâla’nın şu sözü gibi:   وَلا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ   “Onlardan dolayı üzülme.”[14]

9- Şefkat için.

Şu sözde olduğu gibi:   لا تتخذوا الدواب كداسي   “Hayvanları sıkıştırmayın.”[15]

Bu manaların hepsi de, bu nâsslardan nehiy sîgasının ifade ettiği manalardır. Bu, nehiy sîgasının birkaç manada kullanıldığına delâlet etmektedir. Mademki nehiy, emrin karşıtıdır. O halde emir hakkında söylenen her şeyin aynısı nehiy hakkında da söylenir. Ondan dolayı emir hakkındaki açıklamanın aynısı nehiy için de geçerlidir.

Nehiy, fiilin terk edilmesi talebi hakkında hakikattir, tahrim kılma, mekruh kılma, küçümseme, akibeti beyan etme hakkında değil. Ancak bu manalar, karineye bağlı olarak nehiy sîgasından alınırlar. Kitap ve Sünnetten bir Şer’î nâsstan geçen bir nehiy sadece terkin talebine delâlet eder, karine ise talebin çeşidini tespit eder.

Tebük hadisinde. Rasul’ün emrine muhalif olan iki adama ağır söz söylemesinde olduğu gibi, içinde nehyin haram kılmaya delâlet ettiğini söyleyerek bazı hadisleri ileri sürmelerine gelince; Tebük hadisinin haram kılmaya delâleti, emir sîgasıyla birlikte karineden alınmıştır, tek başına emir sîgasından değil.

Allah’u Teâla’nın şu sözüne gelince:   وَمَا آتَاكُمْ الرَّسُولُ فَخُذُوه وما نهاكم عنه فانتهوا   “Rasul size ne verdi ise onu alın. Sizi neden nehyetti ise onu terk edin.”[16]     Bu, nehyin haram kılmakta hakikat olduğuna delâlet etmez. Fakat terk etmenin nehy edilen gibi olduğuna delâlet eder. Zira kesin olarak nehy edilmişse, tahrime delâlet eden olur, kesin olmayan bir şekilde nehy edilmişse mekruh olmaya delâlet eden olur.

Nehyin tahrim için olduğunu söyleyenler nezdinde oluşan şüphe, nehy ettiği hususta Şeriat koyucuya itaatsizlik ile neyh sîgası arasını ayırt etmemekten kaynaklanıyor. Hâlbuki konu nehy sîgasının kendisine delâlet ettiği husustur, nehyettiği hususta Şeriat koyucuya itaatsizlik değildir. Fark idrak edilseydi, bu şüphe yok olurdu.


[1] Ahmed b. Hanbel, B. Müs. Mükessirîn, 10958

[2] Müslim

[3] Müslim, K. Salât el’Musâfirîn, 1368

[4] Tirmizi, K. Cema’at, 537

[5] Buhari, K. Ezân, 709

[6] Ahmed b. Hanbel, Müs. Ensâr, 20531

[7] Ali İmran: 130

[8] Daremi, K. Salât, 1368

[9] Hicr: 88

[10] İbrahim: 42

[11] Bakara: 286

[12] Tahrim: 7

[13] Maide: 101

[14] Hicr: 88

[15] Ahmed b.Hanbel

[16] Haşr: 7